‘’Mevla Görelim Neyler.
Neylerse Güzel Eyler.’’
Aslında bir çoğumuzun
kulağının aşina olduğu bu söz, sabırlı olmamız gereken durumlarda duyduğumuz
fakat atasözü mü? şiir mi? olduğunu pek de bilmediğimiz bir sözdür. İşte bu sözler,
bu coğrafyada yetişmiş önemli bir âlim olan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın
Tefvizname adlı şiirinin her dörtlüğünün son mısralarıdır. 1703 yılında
Erzurum’da doğan İbrahim Hakkı, küçük yaşta anne ve babasını kaybedince
babasının da hocası olan Şeyh Fakirullah’ın
talebesi olmak için Siirt’in Tillo ilçesine gitmiş ve ilim tahsilini burada
almıştır. Hocasının vefatıyla dergahın başına geçerek kendisi de birçok talebe
yetiştirmiştir. Sultan I.Mahmut zamanında İstanbul’a davet edilmiş ve saray
kütüphanesinde ilim faaliyetlerine devam etmiştir.1780 yılında Tillo’da vefat
eden Erzurumlu İbrahim Hakkı, başta
İslami ilimler olmak üzere matematik, astoronomi, anotomi, fizik ve psikoloji
bilimlerinde ileri derecede uzmanlaşmıştı. Tüm bu bilgilerini Aslı 2. Cilt olan
Marifetname adlı eserinde biraraya getirmiştir. Allah’ı yarattıkları ile tanıma
eylemi olan marifetten yola çıkarak yazdığı bu eserde İbrahim Hakkı, fen
ilimleri vasıtası ile evrenin yaratılışı, güneş sistemi, dünyanın yuvarlak
oluşunu ve bazı matematik bilgilerini sunar. Ayrıca İnsanın yaratılış
merhaleleri ve sinir-kas sistemi gibi anotomik özelliklerinin yanı sıra ruhsal
özelliklerini de psikolojik yaklaşımlarla açıklamaktadır. Tüm bunları kitabının
başında da anlattığı gibi ayetler, hadisler ve İslam alimlerinin görüşleri
bağlamında sunmaktadır. Kitabın genel amacı insana önce yaşadığı çevreyi sonra
kendisini ve bunun neticesinde yaratıcısı olan Allah’ı tanıtmaktır. İşte bu
yüzden de Allah’ın yarattıklarına marifet nazarıyla bakan Erzurumlu İbrahim
Hakkı, eserine Marifetname ismini vermiştir. Güneş ve Ay tutulmasını
açıklaması, sayıların köklerini bulma ve göz sinerleri hakkındaki tezleri
İbrahim Hakkı’nın çağına göre oldukça
ileri seviyede olduğunu gösteren örneklerdendir. Marifetname dışında İlahiname
adlı bir divanı da bulunan Erzurumlu İbrahim Hakkı ayrıca İnsan psikolojisi
bağlamında insan hareketlerinden karakter tahlili konusunda yaptığı
açıklamalarla bugün beden dili ve İmogoloji denilen bilimin de kurucusudur.Bunun
yanında Siirt’in Tillo ilçesinde, hocası Şeyh Fakirullah için yaptığı türbede
ekinoks zamanı olan 21 Mart’ta karşı tepeden doğan güneşin kurduğu optik sistemle
hocasının sandukasındaki sarığa vurması, optik alanındaki dehasını gösterir.
1960 yıllarda bozulan bu sistem, 2011 yılında tekrar restore edilerek eski
haline gelmiş ve her yıl gözlenebilmektedir.
Bu coğrafyada yetişen en önemli İslam düşünürlerinden İbrahim Hakkı aynı
zamanda çok iyi bir şairdir. İşte bu engin bilgileri ışığında insanı ve
yaratıcı ile irtibatını çok iyi anlayan alim, Tevfizname adlı şiirinde insana
dünya hayatındaki zorluklar karşısında nasıl dik durulup, mutlu ve huzurlu
olunabileceğinin sırlarını sunmaktadır. Osmanlı Türkçesi ile yazılmış bu eser,
maalesef güzel olandan uzaklaşma hastalığımız nedeniyle günümüzde anlaşılamamaktadır.
Bu eseri okuyup araştıranlardan ve kendi
anladıklarımdan yola çıkarak Tefvizname hakkında yazdığım şerh, aslında
çok daha uzun olan eserden aynı manaya gelen dörtlükler arasından benim
seçtiklerimdir.
Tefvizname
Hak
şerleri hayr eyler
Zannetme
ki gayr eyler
Arif
anı seyr eyler
Mevlâ
görelim neyler
Neylerse
güzel eyler.
Allah şerleri bizim için
hayıra çevirebilir. Bize şer gibi görünen olaylardan, Allah bizim için daha
hayırlı sonuçlar çıkartabilir. Nitekim Bakara suresi 216. ayette Cenabı Allah “Hoşlanmadığınız
şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz
bilmezsiniz, Allah bilir.” Buyurarak bunu açıkça belirtmiştir. Zannetme
ki gayr eyler. Zannetme ki tersi olur; yani bu Allah’ın takdiridir. Ardından Arif
bunu seyreyler denilerek bu durumun farkına varmanın Ariflik derecesine ulaşmak
olduğu vurgulanmıştır. Arif, irfan kökünden gelir ve tam manası ilim sahibi,
ilimde ilerlemiş kişi demektir. Bununla ilgili güzel bir atasözümüzde ‘’Arif olan anlar ’’der. Kuran’da da bu
mertebe övülerek Kuran ayetlerinin zor olan yani müteşabih kısımları karşısında
İlimde ileri gitmiş olanların yani Arif kişilerin bunlar Allah katındandır ve
bunların bilgisi ancak Allah’a aittir diyerek Kur’an’ın asıl kısmı yani
yaşantıyı düzenleyen Muhkem (asıl) ayetleriyle ilgilendikleri belirtilir.
Ayrıca bu teslimiyeti ve olgunluğu Arif olanların gösterebileceği anlaşılır.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’da bu satırlarda başımıza gelen musibet gibi görünen
olaylara sabrederek sonucunda mutlaka Allah’ın bir hayır vereceğini ancak
Arifler anlar ve sonucu bekler diyor. Sonunda da tüm şiir boyunca devam eden bu
güzel satırlarla Mevla yani Yüce yardımcımız olan Allah’a tevekkül edip, yüzümüzü
ve gönlümüzü ona döndürüp yalnız O’na güvenerek işlerin sonucunu bekleyelim.
Çünkü O, ne yaparsa mutlaka en güzel şekilde yapar. Allah’a hiçbir şey zor
gelmez; O’nun dilemesi sadece ‘’Ol’’ demektir. Demiştir. Neticeler ve
başlangıçlar ona aittir. Bu olgu zaten İslam’daki Kader anlayışının özetidir.
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen Allah’a tevekkül et.
Yani Allah’a tam teslim ol. Sadece ona güvenip dayan demektir. Tevekkül kuru
kuruya Allah’a sığınmak değildir. Alabileceğin tüm önlemleri alarak, sebeplere
sarılarak işlerin sonucunu Allah’a bırakmaktır. Resullulah’ın şu hadisi adeta
tevekkülün özetidir. Resulullah çölden Medine’ye mescide gelen bir bedeviye ‘’ Yükünü
ve deveni nereye bıraktım diye sorar.’’ Bedevi onu serbest bıraktım ve Allah’a
tevekkül ettim deyince Resulullah ‘’ Devenin ipini güzelce bağlayıp sonra
Allah’a tevekkül etseydin.’’ Buyurur.
Tefviz et ve rahat bul. Şiirin de adı olan Tefviz kelimesi, tüm bu mısralarda
anlatılan kavramların özüdür. Tefviz etmek Allah’ın vereceği her hükme razı
olmaktır. Tam bir teslimiyet halidir. Bu teslimiyet İbrahim (a.s)’ da
sembolleşmiştir. İbrahim (a.s) ‘a Halilulllah yani Allah’ın dostu ünvanını
kazandıran bu teslimiyet İbrahim suresinde kısaca şöyle özetlenir. ’’Çünkü Rabbi
ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.’’
İbrahim a.s bu teslimiyeti sadece bu sözüyle değil fiilen de gösterdi. Allah’ın
emrine boyun eğerek oğlu İsmail’in boynuna kurban etme niyetiyle bıçak vurdu.
Ancak keskin bıçak, İbrahimi teslimiyet karşısında kesmedi. Aynı teslimiyeti ateşe
atılırken de gösterdi. Nemrut, öyle bir ateş yaktırdı ki yanına yaklaşılamadığı
için İbrahim (a.s)’ı yüksek bir tepeden ateşe mancınıkla atmak üzere
yerleştirdiler. Bu sırada Cibril ona geldi ve “Herhangi bir ihtiyacın var
mı?” diye sordu. İbrahim ( a.s) ise Allah’tan başkasından bir şey istemem dedi.
Bunun üzerine Cirbil ‘’ Öyleyse Allah’tan kurtulmayı iste.’’ Deyince İbrahim
a.s ‘’O’nun benim halimi bilmesi yeter.’’ Diyerek teslimiyetin ve konumuz olan
tefviz etmenin en güzel örneğini çağlar öncesinden bize sunmuştur. İşte İbrahim
Hakkı da bu düşünceyle sen tüm gayretini gösterdikten sonra işin sonunu Allah’a
tefviz eyle ve böylece rahatlık bul diyor. İşte çağımızın en büyük
hastalıklarından biri olan güven duygusu eksikliği insanları psikolojik
rahatsızlıklara sürükleyen etmenlerin başında gelir. Ancak Allah’a sonsuz bir
güven duygusu ile bağlanan kişi yani gönüllü kul olan rahatlığa kavuşur. Bu
büyük duygu onu sarar ve hayatının her anında başına ne gelirse gelsin dimdik
duruşunu bozamaz. Sabret ve razı ol. Hayırlı neticeler bazen zaman alabilir. Bu
nun için sabırla dua ederek bekle ve Allah’ın vereceğine rıza göster. Çünkü
Mevla böyle teslim olan kuluna ne verirse güzelini verir.
Kalbin O'na berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Kalbini O’na berk eyle. Kalbini
Allah’a sağlamca bağla. Yani kalbindeki imanı sağlamlaştır. İmanın tarifi dil
ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Yani sadece dil ile söylenen iman yeterli
değildir. Bu söylediklerinin kalbine de
işlemiş olması yani hiçbir tereddüte yer olmaması gerekir. İşte bu duruma Kalb-i
mutmain yani tam inanmış kalp denilir. Ancak böyle bir kalp, imanın en üst
derecesine kavuşur. Nitekim Hucurat suresinde yeni İslam’a giren bedevilere
hitaben ‘’Bedevîler "İnandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama
"Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi.’’
Buyurularak kabul görecek imanın kalbe yerleşen asıl iman olduğu
vurgulanmıştır. Tedbirini terk et. Burada kullanılan tedbir, günümüzde
kullanılan ‘’ tedbirli olmak iyidir’’. Deyiminde olduğu manada değildir. Çünkü
şiirin yazıldığı dönemde Arapça olan bu kelimenin manası korku ile kendini
kollamaktır. O zaman mana şöyle olur: Korku ve endişeni tek et; Allah’ın
takdirini derk et. Yani iyice düşün ve anlamaya çalış. Düşünürsen anlarsın ki
senin tedbirin Allah’ın takdirini geçemez.
Hallâk-ı Rahim oldur
Rezzâk-ı Kerîm oldur
Fa'âl-i Hakîm oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Rezzâk-ı Kerîm oldur
Fa'âl-i Hakîm oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hallak-ı
Rahim odur. Bu tamlamanın manası, Allah bütün herşeyin yaratıcısıdır. Aynı
zamanda Rahim yani tüm yarattıklarına yaptıklarının karşılığını tam olarak
verendir. Rezzak-ı Kerim odur. Rezzak , rızkı yaratan ve takdim eden .Kerim,
karşılık beklemeden veren. Yani yarattıklarına karşılık beklemeksizin
rızıklarını tayin eden ve dağıtan Allah’tır. Fa'âl-i Hakîm odur. Sürekli
ve kesintisiz olarak bu dünyada da ahirettede her işin hükmü O’na aittir. Bu
mısralarda da İbrahim Hakkı, Cenab-ı Allah’ın yaratma, ceza - mükafat verme,
rızık verme ve hüküm verme sıfatlarını Esma-ül Hüsna’dan, Allah’ın güzel
isimlerinden tamlamalar oluşturarak güzel bir üslupla anlatmıştır. İşte Mevla
bu güzel sıfatların sahibi olduğu için neylerse güzel eyler demektedir.
Bil Kadir-i hacâtı
Kıl ana münâcâtı
Terk eyle murâdâtı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Kıl ana münâcâtı
Terk eyle murâdâtı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bil
Kadir-i Hacatı. İhtiyaçlarını kimin karşılayacağını bil. İhtiyaçlarını
karşılayacak olan herşeye Kadir olan, kendisine hiçbir iş güç gelmeyen
Allah’tır. Kıl ona münacatı. Senin ihtiyacını karşılayacak olan tek kuvvet
Allah olduğu için sen de her iş için O’na dua et. Günde defalarca okuduğumuz
Resulullah’ın deyimiyle Kur’an’ın anası olan Fatiha Suresindeki ‘’ Allah’ım
yalnız sana kulluk eder. Yalnız senden yardım dileriz.’’ Ayeti bu manayı ifade
eder. Biz bu sureyi okudukça adeta Allah’a ruhlarımızı yarattığı gün Elest
meclisinde (Allah’ın Ruhları yaratılıp bir araya toplayarak ‘’Ben sizin
Rabbiniz değil miyim? Diye sorduğu gün) söz verdiğimiz gibi bizim rabbimiz
sensin. Ancak sana kulluk edeceğim ve istediğimi yalnız senden isteyeceğim
diyerek bu sözleşmeye sadık kaldığımızı beyan ederiz. Böylece cesedimizden ayrı
ve asıl özümüz olan ruhumuzun parçası olduğu yaratıcısı Allah ile irtibatını
sağlarız. Terk eyle muradatı. Hep bu dünya nimetlerini istemeyi de terk et.
Asıl yurt olan ahiret yurdu için de dua et. Yine namazlarda okuduğumuz ve
Allah’ın mümin kullarına nasıl dua etmelerini öğrettiği ayetlerde ‘’ Allah’ım
bize bu dünyada güzellikler ver. Ahirette de güzellikler ver.’’ Şeklinde dua
etmemiz istenmektedir. Sen böyle dua edersen karşılığında Mevla göreceksin ki
sana güzellikleri bahşedecektir.
Bir işi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandir o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Olduysa inad etme
Haktandir o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bir
işi murad etme. Bir şey isteme, duada bulunma manasında değildir. Aksine duada
ısrarcı olmak gereklidir. Ancak bu söz inatçılığa dalalet eder. Allah’tan dua
ile talep edersin. İstediğinin aksi yönünde bir gelişme olabilir. Bu durumda
niye böyle oldu diye inatçılık etme. O başına gelen de Allah’tandır. Eğer sen
Allah’ım sen bana hayırlı ise ver diye dua ettiysen Allah’ın neticede sana
verdiğini gönül hoşluğu ile kabul et ; sakın reddetme. Resulullah’ın hayır
istemek için ümmetine öğrettiği şu dua buna en iyi örnektir: ‘’ Allah’ım! Hakkımda hayırlısını bildiğin
için, Sen’den hayırlısını istiyorum. Ve hayırlı olana gücün yetiştiğinden,
Sen’in beni güçlü kılmanı diliyorum. Yâ Rab! Hayırlı olan tarafın
belirlenmesini ve bildirilmesini Sen’in o büyük fazl ü kereminden bekliyorum.
Allah’ım! Sen’in her şeye gücün yeter; halbuki benim yetmez. Sen her şeyi
bilirsin. Oysa ben bilmem. Muhakkak Sen, bize görünmeyen her şeyi çok yakından
bilensin; Sen Gaybı bilensin. Allah’ım! Şu azmettiğim işimde dînim, hayatım,
dünyam ve âhiretim için hayır varsa, onu bana takdir et, onu bana kolaylaştır,
onu bana mübârek kıl! Yâ Rab! Şu azmettiğim işimde dînim, hayatım, dünyam ve
âhiretim için şer ve zarar varsa, onu benden uzaklaştır, benim gönlümü de ondan
çevir. Ve her nerede hayır varsa, bana onu takdir et! İçimi de ona
ısındır! ‘’ Göreceksin ki
Mevla sana daha hayırlısını ve güzelini verecektir.
Dilden gamı dûr eyle
Rabbinla huzûr eyle
Tefvîz-i umûr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Rabbinla huzûr eyle
Tefvîz-i umûr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Dilden
Gamı dur eyle. Kederli konuşmalardan dilini uzak tut. Çünkü bu konuşmalar
zamanla kendinin ve çevrendekilerin huzurunu kaçırır. Aynı zamanda ümitsizlik
dolu sözler Allah’ın rahmetini gözardı etmeye girer ki bu Müslümanın yapısına
terstir. Resulullah bu konuyu özetleyen hadisinde şöyle buyurmuştur : "Allah'a
ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır koşuşsun ya da sussun." İşte bu
dilin afetlerinden korunmak için eşsiz bir reçetedir. Sen bu konuşmalardan
kaçın ki, Rabbin senin kalbine huzur versin. Tefviz-i umur etmek iyi işlerde
acele etmek yani salih ameller konusunda hızlı davranmaktır. Yani tüm
mısralardaki mana şöyle olur: Dilini kederli konuşmalardan uzak tut. Kalbine
huzur gelir. Sen asıl görevini yani Allah’a kul olmanın gereği olan salih
amellerle meşgul ol. Gerisini bekle . Mevla sonucunu senin için
güzelleştirecektir.
Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen
adaleti zulüm zannetme. İnsanlar umduklarının tersi ile karşılaştıklarında
kendilerine zor geldiği için bunu zulüm görüp ilahi adaleti görmezden gelip
isyan etmemelidir. Zira Yunus Suresinde:
‘’Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar
kendilerine zulmederler.’’ Buyrularak bu gerçek beyan edilmiştir. Bu gerçeği
bilen olgun Müslüman başına gelen musibetleri kendinden bilerek yine Yunus
(a.s)’ın kabul olunan tövbesinde ‘’ Gerçekten ben kendi nefsime zulmedenlerden
oldum.’’ Diye dua ettiğini hatırlayarak Allah’ın adaletine teslim olur. Teslim
ol; ateşte yanma. Teslimiyetini tam göster ki İbrahim a.s örneğinde olduğu gibi
Allah dilerse yakma özelliği verdiği ateşe ‘’ İbrahim için esenlik ol.’’
Diyerek ateşi serinlik verici kılar. Ancak en mühimi de bu teslimiyet insanı en
kötü akıbet olan cehennem ateşinden korur. Nitekim Bakara suresi 24. Ayette
Allah ve Resulüne tam teslimiyet gösterin ki ‘‘yakıtı insanlarla taşlar olan
ateşten sakının.‘’ Buyrulmuştur. Sabret sakın usanma. Başına gelenlere sabır
göster. Usanıp da Allah’ın rahmetinden ve adaletinden ümit kesme sonucunda
bekle ve gör Yüce Mevla güzellikleri bahşedecektir.
Deme şu niçin şöyle
Yerincedir o öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Yerincedir o öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Deme
şu niçin şöyle. Aklınla bulamayacağın imani meseleler hakkında neden niçin
sorularını bırakmak gerekir. İsra suresinde bu konuyla ilgili "Bilmediğin
şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu
olur." Denilerek insanın bilmediği ya da zaten bilemeyeceği konular
hakkında hüküm vermemesi öğütlenir. Bunun en güzel örneğini Resulullah’ın
sahabelerinde görürüz. Resulullah, eğitim maksatlı bir soru sorduğunda
bilgileri dahi olsa hepsi ‘’Allah ve Resulü daha iyi bilir.’’ Diyerek bize
örnek teşkil ederler. Gaybın bilgisi yani geleceğin bilgisi sadece Allah’a ait
olduğu için her işi yerli yerince ve kendi koyduğu ölçüyle yapmaktadır. Sen
sabrederek Allah’ın takdirini bekle. Olaylara bu nazarla bak. Göreceksin ki
Mevla en güzelini takdir edecektir.
Hiç kimseye hor bakma
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bu
mısralarda da beşeri ilişkilerde Müslüman kimliğine yakışan tutumlar
anlatılmıştır. Kimseyi sosyal statüsü ne olursa olsun kendinden aşağıda
görmemek ya da daha az değerli görmemek. Bu konuda Peygamber Efendimiz bile Abese
suresindeki şu ayetlerle uyarılmıştır. "Surat
astı ve yüz çevirdi; Kendisine o âmâ geldi diye. Nerden biliyorsun; belki o,
temizlenip-arınacak? Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar
sağlayacak.’’ Resulullah bir gün
Mekke müşrikleriyle konuşuyordu. Onlardan biriyle meşguldü. Hedefi, sosyal
konumu yüksek olan o müşriği İslam saflarına dahil etmekti. İşte tam bu esnada
Peygamberimize soru sormak için gelen âmâ bir sahabi Abdullah bin Ümmi Mektum'u
bırakıp muhatabıyla konuşmaya devam etti. Belki sabırlı olmalı, biraz
beklemeliydi. Ancak O, Peygamberimizin konuşmasını keserek "Beni
bilgilendir" diye seslenmişti. Resululah ise, belki tam
netice almak üzereyken gelen bu davetsiz dostun ortamı bozan girişiminden
rahatsız olmuş ve yüzünü çevirmiş ve ilgisiz kalmıştı. İşte bu tavrı nedeniyle
yukarıdaki ayetlerle uyarılmış ve insanlar arasında ayırım yapılmaması gerektiği
mesajı verilmiştir. İncitme gönül yıkma. Kimseye incitici söz söyleme, Allah’ın
yarattığı tüm alemler içerisinde kendine mesken olarak seçtiği insan gönlünü
sakın kırma. Resulullah’ın Müslüman kimliği tanımı da zaten şu şekildedir: ’’
Müslüman diğerlerinin elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’’ Sen nefsine
yan çıkma. Çünkü nefsin sana her yaptığını süsler ve haklı göstermeye çalışır.
Nefis kendini hep üstün tutmaya ve kendini temize çıkarmaya meyillidir. Nefse hakim
olmanın en güzel örneğini veren Yusuf (a.s) ilgili ayetlerde Allah’ın yardımı
olmasaydı ben de kendi nefsime hakim olamazdım. Diyor. Ayrıca haksızlıklara
uğrayarak zindanlarda kalmasının ardından üstün bir makama çıkınca böbürlenmek
yerine Yusuf suresindeki ayetlerde geçen şu örnek sözleri söylüyor: “Ben nefsimi temize çıkarmak istemiyorum, çünkü
Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz
Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”
Mü'min işi reng olmaz
Âkıl huyu ceng olmaz
Ârif dili teng olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Âkıl huyu ceng olmaz
Ârif dili teng olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Mümin işi reng olmaz. Müminin
işinde hile olmaz. Akıl huyu ceng olmaz. Aklını kullanmayı huy haline getirmiş
olgun insan kavga içine girmez. Meseleleri aklı selim ile çözer. Arif dili teng
olmaz. İlim sahibi kişilerin sözlerinde üzüntü ve keder olmaz. Konuştuğu zaman
Allah için konuşur. Herkes konuşmasından feyz alır ve huzur bulur.
Hoş sabr-i cemîlimdir
Takdîr kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Takdîr kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hoş
sabr-ı cemilimdir. En güzel sabır bana en çok huzur veren şeydir. Bu noktaya
ulaşabilen kalp yatışmıştır. Allah’a tam teslimiyet göstermiş bu kalp
hoşnuttur. Evet sabr-ı cemil böyle bir mertebedir. Yakup (a.s), biricik oğlu
Yusuf’u kardeşleri kuyuya atıp kaybettiğinde Yusuf suresinde belirtildiği gibi
adeta üzüntüden yıkılmıştı. Bu üzüntünün kendisinden kalkması için dua ederek
şöyle diyordu: ‘’Artık bana düşen, sabrı cemil (güzel bir sabırdır).
Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.’’ Takdir
kefilimdir. Allah ki vekilimdir. Takdirinin benim için hayırlı olacağına
eminim. Çünkü ben Allah’ı her işime vekil kıldım. ‘’Allah bize yeter. O ne
güzel vekildir. ‘’ Peygamberler zorluklarla karşılaştıklarında bu sözü
söylemişlerdir. İbrahim (a.s ) ateşe atılırken kalbindeki teslimiyeti böyle
ilan etmişti. Peygamber Efendimiz’de kendisine müşriklerin büyük bir ordu
toplayıp Müslümanların üzerine yürüyeceği haberi geldiğinde bu sözü söylemişti.
İşte Allah’a güvenip onu vekil tayin edenlerin akıbetleri görülmektedir. Ben de
Allah bana yeter. O ne güzel vekildir. Dedikçe Mevla her işin sonucunu bana
güzel eyleyecektir.
Her dilde anın adı
Her cânda anın yâdı
Her kuladır imdâdı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Her cânda anın yâdı
Her kuladır imdâdı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bu
mısralarda ve devam eden mısralarda
Allah’ı güzel isim ve sıfatları ile övme bölümü gelmektedir. Her inananın
dilinde Allah’ın adı vardır. O inanan kalpler de, tüm canlılar gibi hep O’nu
zikreder. Her zorluk karşısında insanlar ve tüm yarattığı varlıklar O’nun
yardımına muhtaçtır.
Naçar kalacak yerde
Negâh açar ol perde
Dermân eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Negâh açar ol perde
Dermân eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Allah, çaresiz gibi görünen
dertlere karşı ummadığımız bir yerden,
ansızın bir çıkış yolu verir. Talak suresinde ‘’ Kim Allah’a karşı gelmekten
sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır.
Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. ‘’ buyrulduğu gibi Allah’a
tevekkül edildiği takdirde her derde ummadığımız bir anda ve yerde bu derdin
yerine Allah mutlaka dermanı verecektir. Onun için sabrederek bekleyelim. Çünkü
Mevla neylerse güzel eyler.
Her kuluna her ânda
Geh kahr u geh ihsânda
Her ânda o bir sânda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Geh kahr u geh ihsânda
Her ânda o bir sânda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Allah
Tek yaratıcıdır. Aynı zamanda yaratma eylemine her an sürekli olarak devam
etmektedir. Bu bazen insan için deneme maksadıyla imtihan edilme süreci gereği
sıkıntı olabileceği gibi bazen de bolca ihsan yani nimette olabilir ki bu da
bir imtihan vesilesidir. Onun için Resulullah, Müslümanca yaşantının özeti olan
şu sözle kendisi için istediği dünya hayatı modelini bizlere sunar.’’ Bir gün
tok yatıp hamd etmeyi, bir gün ise aç kalıp sabretmeyi tercih ederim.’’ Her
anda o bir sanda. Allah her an bu yaratma eylemine kesintisiz olarak devam
etmektedir. Ne yaratırsa da mutlaka güzel yaratmaktadır.
Vallah güzel etmiş
Tallah güzel etmiş
Billah güzel etmiş
Allah görelim
netmiş.Netmişse güzel etmiş.
Tüm
bu yukarıda anlatılan kavramlar ve nasihatler neticesinde son mısralarda
İbrahim Hakkı vallahi, tallahi ve billahi diyerek tam bir yeminle Allah’ın
ayetlerine ve hadis-i şeriflere dayanarak Kainat yaratıldığından beri Allah, ne
yaptıysa güzel etmiştir. Diyor. Kuran’da anlatılan tüm kıssalar da geçmişten
beri Allah’ın eylemlerini anlatır ve görülür ki Allah’ın sünnetinde yani
Sünnetullah’ta değişiklik olmamıştır. Zalimler hep cezasını bulmuş. Allah’a
teslimiyet gösterenler mutlaka kurtuluşa ermiştir. O zaman sen de bunları oku
ve üzerine düşün. Göreceksin ki Allah her yarattığını güzel yaratmış. Yaptığı
her şeyi güzel yapmıştır. Mülk suresinde anlattığı gibi: ” Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu
yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak
görebilir misin? Sonra tekrar
tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve
bitkin hâlde sana dönecektir.’’
Cenab-ı
Allah, bu mısralarda anlatılan olgunluğa ve teslimiyet duygusuna ulaşarak
zorunlu değil gönüllü kul oluşu cümlemize nasip eylesin.
Erdem Kılavuz
Aralık
2013
Kaynaklar:
Erzurum'lu İbrahim Hakkı, Marifetname, (Sadeleştiren.:Turgut
Ulusoy),
Mustafa Yıldırım, “Erzurumlu İbrahim Hakkı ve
Bilimsel Yönü”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Erzurum, 1999,
sy. 11, s, 27-30.
Çelebioğlu, Âmil, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1998, s. 8-9.
Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi 1-11, İstanbul, 1992, 5/208-209.
Mehmet Bayraktar, İslam'da Bilim ve Teknoloji Tarihi, Ankara1985, s. 33.
Prof. Dr. Mehmet KANAR, Osmanlı Tükçesi Sözlüğü, Say Yay.
Çelebioğlu, Âmil, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1998, s. 8-9.
Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi 1-11, İstanbul, 1992, 5/208-209.
Mehmet Bayraktar, İslam'da Bilim ve Teknoloji Tarihi, Ankara1985, s. 33.
Prof. Dr. Mehmet KANAR, Osmanlı Tükçesi Sözlüğü, Say Yay.
Erdem hocam öncelikle ellerinize sağlık, gayet güzel bir şerh olmuş.
YanıtlaSilOkurken her dörtlükte başka bir muhakemenin içinde buldum kendimi. Eğer insan kendine dönüp bir bakmak isterse yapması gereken bu dörtlükleri okumak olmalıdır kesinlikle.
Mesut Vural
Mesut Kardeşim, Cenab-ı Hak herkese senin gibi idrak etme gücü nasip etsin inşaallah.
Sil